27 Ekim 2015 Salı



Tanrıyla pazarlık şansım olsa

"ya gençliğimi al beni emekli et
ya da beni 19 yaşıma döndür 10 -15 yıl yaşayım sonra istersen öldür gitsin" derim.

Orta yaş bunalımına biraz erken giriyorum sanırım. Halbuki kadın gibi hissetmeye başlıyorsun, seçimlerinden daha az pişman oluyor, sexten daha fazla keyif almaya başlıyorsun, kariyerin şekilleniyor, iyi para kazanmaya başlıyorsun (iyi para eşittir kaliteli yaşam) gibi gibi zırvalarla en güzel zamanların başlangıcı addediliyor 30. yaş..

Elimde olsa, teşekkürler ben almayım diyeceğim ama sike sike devam işte yaşamaya.

En azından yanında çok mutlu olduğum sevdiceğim, biricik ailem ve canım dostlarımla giriyorum orta yaş bunalımına hızlıca ama güzelce yaşlanırız umarım, kimseye kafa ağrısı olmadan da ölür gideriz.



8 Ekim 2015 Perşembe




'Alkol, özgürlük değil'

Üstünü çizdiğim başlık, online bir haber sitesinden alıntıdır. Alkol nasıl özgürlük değilmiş !

3 kadeh şaraptan sonra kuş olup uçmuyor muyuz ?
2 duble rakıdan sonra pamuk gibi yumuşacık olmuyor muyuz ?
1 bardak kokteylle bile ayakları yerden kesileniniz yok mu ?

Dünyayı kurtarıyor, hükümete sövüyor, sevgimizi haykırıyor, üzüntümüzü böğürmüyor muyuz ?

İşte bunların tamamı özgürlüktür benim nezdimde !

(buraya bir dip not düşmek lazım tabi. Götüyle içen arkadaşlar, siz alkolden uzak durun, hasarlı beyinlerinizin kontrolünü yitirmek özgürlük değildir çünkü)

Aynı haber sitesinde aşağıdaki anayasa hükmüne dayanarak açıkta alkol satışının yasaklanmasının istendiği ve konunun mahkemeye taşındığı belirtilmiş. Bu ülkede 18 yaş sınırı zaten var, 22:00 'den alkol satışı zaten yasak. E bir de gençleri korumayla ilgili bir hükümle tümden açıkta içki satışını nasıl yasaklarsınız ki !

“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumak için gerekli tedbirleri alır”

Neyse ki aklı başında Danıştay kurulundan onay almamış ama bu gibi adımların bile atılması beni çileden çıkarıyor. Tüm özgürlüklerin gerçek anlamda kısıtlandığı bu ülkede kendimizi özgür hissedebilmemizi sağlayan alkolümüze de dokunmasınlar arkadaş.

6 Ekim 2015 Salı



 Kendimize en uzak durduğumuz zamanlar, başkalarına en çok kulak verdiğimiz anlara denk gelir.
'Aslında haklı' 'evet doğru, olması gereken aslında bu/bu değil' gibi yorumlar yaparken, bütün sübjektifliğimizi bir yana bırakır genel geçer doğrular ararız.
 
  Oysa herkes bir oyun hamuru gibidir. Başka ellerde yoğurulmuş, başka şekiller verilmiş, farklı renklerde, kimisi sıcak eller tarafından şekillendirilmiş hep, kolayca her şekle girmiş, kimisi buz gibi ellerle buz gibi muameleler görmüş ne şekil aldığını kimse anlamamıştır kendi bile.

  Diyeceğim odur ki ; bırakın sağa sola kulak vermeyi , herkes için geçerli doğrular aramayı, hepimiz farklıyız işte, algımız, yaşayışımız, hissedişimiz bile bazen.

  Diyeceğim odur ki ; içinizden ne geliyorsa onu yapın, kalbinize yakın yaşayın.